Avrupa Radyo, hayatın her rengini barındıran radyo

Mevsimlik Oyuncular Londra'da Tiyatro Haftası'na davet ediyor

KÜLTÜR-SANAT

Pandemi sonrası tiyatro severleri yeniden bir araya getirmek amacıyla kurulan Mevsimlik Oyuncular, geçen yıl kapalı gişe oynadıkları Yazmak Eylemi oyunundan sonra bu yıl tiyatro haftasıyla sahneye geri dönüyor.

Tiyatrocu ve eğitmenler Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez’in eğitmenliğinde, 2020 yılında yetişkinlere yönelik bir oyunculuk kursu olarak kurulan Mevsimlik Oyuncular, bu sene şan eğitmeni Emir Buran’ın da katılımıyla kadrosunu genişletti. Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası, tiyatro aracılığıyla nefes almak, eğlenmek, birlikte üretmek ve kendini ifade etmek isteyen herkesin buluştuğu bir etkinlik olarak öne çıkıyor. 18-22 Haziran tarihlerinde Londra'nın The Tower Theatre'da düzenlenecek olan bu özel hafta, beş gün boyunca üç farklı oyun, bir stand-up gösterisi ve bir söyleşiyle tiyatro severlere unutulmaz anlar yaşatacak. Ayrıca, karikatür sanatçısı Hüseyin Aslan fuayede izleyicileri karşılayacak ve isteyenler karikatür olarak portrelerini yaptırabilecekler.


Tiyatrocu ve eğitmenler Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez bu dolu dolu Tiyatro Haftası'na ilişkin sorularımızı yanıtladılar.


Mevsimlik Oyuncular projesinin başlangıç hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz? Bu fikrin ortaya çıkışı nasıl oldu?


Eda: Mevsimlik Oyuncular Pandemi sonrasında ben ve Fatih’in kendimizi ifade edebilmek ve nefes aralığı yaratabilmek niyetiyle oluşturduğu bir tiyatro atölyesi olarak ortaya çıktı. Mevsimlik Oyuncular’ın ilk tohumu ise sevgili Zeynep Dalkıran’ın verdiği cesaret ve büyük destekler sonucunda atılabildi ve sonrasında özenle sulanarak büyüdü. Hazır yeri gelmişken Zeynep’e de buradan bize güvendiği için tekrar teşekkür etmek isteriz.


Fatih: Evet gerçekten pandemi sonrası nereden nasıl bir nefes aralığı yaratırız diye pek çok niyetle yola çıktığımız süreçte Zeynep’in desteği bize rehber oldu. Ben de Eda da Londra macerası başlamadan önceki dönemde hem eğitmen hem de tiyatrocu olarak üretimlerin içinde bulunduk. Ve burada da en iyi bildiğimiz yaklaşık 22 yıllık deneyimimiz olan tiyatroyu yeni dostlarla yaşatabilelim istedik. İyi ki de 2021 de pandemi sonrasında Mevsimlik Oyuncular doğmuş diyelim.


Pandemi sonrası tiyatroya olan ilgi nasıl değişti? Katılımcıların motivasyonları hakkında ne düşünüyorsunuz?


Eda: Benim Pandemi sonrasında Londra özelinde bunu yorumlamam çok mümkün değil. Zira biz buraya gelip daha neyin ne olduğunu anlamadan 4 ay sonra pandemi oluştu. Ama şunu söyleyebilirim tiyatro özelinde olmasa bile hepimiz, organik temas kurabileceğimiz, birbirimizin soluk alışını hissedebileceğimiz, birbirimizi tehdit olarak görmeden, sosyal mesafe dediğimiz metre ölçülerini ortadan kaldırabileceğimiz yakınlık hallerini pandemide çok özledik. Konserler, tiyatrolar, sergi salonları, müzeler, kafelerde buluşmalar. Pandemi, bir tarafıyla da, bu tür sosyalleşme alanlarının hepsinin birer ihtiyaç olduğunu fark etmemizi sağladı.


Fatih: Ben de Eda gibi Londra’da pandemi öncesinde uzun soluklu yaşama şansı bulamadığım için öncesini yorumlayarak şimdi ile bir karşılaştırma yapamam. Ama kendi deneyimimden yola çıkacak olursam baktığım yerin ekran ve duvarlar olduğu bir süreçten sonra Mevsimlik Oyuncular tiyatro atölyesi ve o dönemde ortaya çıkardığımız Dünyanın eski Zamanlarında meddah tiyatro oyunu ile yeniden yaşamaya başladığımı hissettim. Üretmenin ama en çok da birlikte üretmenin ne denli büyük bir deneyim ve yaşama şekli olduğunu bir kere daha fark ettim. Tam da bu noktada, İyi ki tiyatro var diyebilirim.


Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası’nı organize ederken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?


Eda: Beraberce üretmek çok sahici bir şey. İlişkilerin şeffaflaştığı, insanın en çok kendisine yaklaştığı belki de eksik ve hatalı yanlarını da kucakladığı bir süreç. Çok büyük bir keşif alanı diyebilirim. Bu noktada tiyatronun varlığı bize çok büyük ve sonsuz bir alan sunuyor. Bunlar sürecin en bal kaymak yeri, acı ekşi yanlarını tolere ettiren bir gücü var. Fakat ortaya koyduğunuz performansların seyirciyle buluşabilmesi ve seyirciye duyurulması kısmı oldukça meşakkatli diyebilirim. Tiyatronun öyle bir özelliği var ki avatar filmindeki avatarlar gibi ancak seyirciyle bağlanabildiğinde yaşıyor. Yalnız yapılabilmesi mümkün değil. Bu noktada o bağın oluşabilmesinin ön kısmı seyirciye duyurma ve oyunları izlemeleri için ikna etme kısmı gerçekten çok meşakkatli diyebilirim.


Fatih: Tiyatro aslında yemek yemek kadar hayati. Köy meydanlarında, ağızdan ağıza aktarılan hikayelerde ya da halk masallarında, çocukların evciliklerinde ya da oyunlarında bir şekilde hep varlık gösteren bir yanı var. İş sahnede oynanmasına evrilen modern tiyatro yapısıyla beraber, barınma , yemek yeme gibi temel ihtiyaçların peşinde koştuğumuz zorlu yaşam koşullarında bir lükse dönüşmüş. Biz Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası ile tiyatronun bir lüks değil herkes için bir temel ihtiyaç biçimi olduğunu da söyleyebilmek istiyoruz. Ve bu nedenle de askıda ekmek fikrinden yola çıkarak askıda bilet fikrini hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ve tiyatroyu bir paydaşlık zeminine taşımaya çalışıyoruz.


Bu yıl sahnelenecek oyunları seçerken hangi kriterlere dikkat ettiniz? Seçim süreci nasıl ilerledi?


Eda: Bizim için oyun seçimi de sürecin getirdikleriyle biçimleniyor. Tiyatro atölyesine katılan gurup üyelerinin dinamiği, hazır bulunuşlukları ve hepsinden önemlisi eğitim sürecindeki katılımcıların ilgi alanları oyunların belirlenmesinde etken oluşturuyorlar.


Fatih: Eda’nın da dediği gibi derslere başlarken kafamızda hangi oyun olmalı fikriyle yola çıkmıyoruz. Dersler, süreç ve Mevsimlik Oyuncular Tiyatro atölyesine katılan arkadaşlar bizim seçimlerimizde rehber oluyor.


“Hiçbir Yerdeki Adam”, “Kumpanya” ve “Öldürmek Üzerine Kısa Bir Oyun” oyunlarının her birinin ana temalarını ve izleyicilere vermek istediğiniz mesajları kısaca anlatır mısınız?


Eda: Biz hiçbir oyunu seçerken seyirciye bir mesaj vermek fikriyle yola çıkmıyoruz. Bizler kimiz ki seyirciye mesaj vermek gibi bir konuma kendimizi koyalım. Bizim için tiyatro bir öğretmen öğrenci ilişkisinden ya da bir tür kamu spotu pozisyonunda değil. Bizim için tiyatro, bir hikayeyi her yönüyle anlatmaya çalışırken seyirciyle beraber o hikayeyi yeniden keşfetme ve yorumlama alanı.
Fatih: Tam da bu noktada yani hikayelerden yola çıktığımız noktada bizim de içinden çıkamadığımız tekrar tekrar farklı merceklerle yeniden baktığımız bize dert olan ya da ilham veren konulardan yani bizim içimizde o anki halimizde bir kıpırtı yaratan hikayelerden yola çıkıyoruz.


Eda: Mesela Kumpanya tam da böyle ortaya çıktı. Fatih’le biz 2002 senesinde Semaver Kumpanya’da tanıştık orada başlayan yol arkadaşlığımız bu zamana ve mekana taşındı.
Fatih: Semaver Kumpanya günlerimize duyduğumuz hasret, özlem bitabii çok şeyi içinde barındırıyor. Biz de bugünün, bu sürecin, bu zamanın Kumpanya’sının hayalini ve isteğini duyuyoruz.


Eda: Ve bu isteğin, Mevsimlik Oyuncular’ın ortaklığında yaşayabilen bir hayale dönüşmeye başlaması bizde de Kumpanya oyununun fikrinin oluşmasına vesile oldu.
Fatih: Modül II öğrencilerin çoğunluğu ortalama 3 yıldır bizlerin dersine devam eden arkadaşlardan oluşuyor. Onlarla farklı tiyatro biçimlerini de çalışmak istediğimiz için Kumpanya oyununun iskeletinden hareket ettik. Kumpanya bizim için çok önemli bir dramaturg ve tiyatro insanı olan Yavuz Pekman’ın yaklaşık 15 sene önce Sait Faik Abasıyanık’ın Semaver ve Kumpanya öykülerinden uyarladığı Semaver Kumpanya’nın 5. Sene hediyesi olan “Semaver ve Kumpanya”dan ben ve Eda tarafından uyarlandı. 1940’lı yıllarda geçen Kumpanya İstanbullu farklı kültürlerden gelen bir gurup idealist tiyatrocunun Anadolu turnesine çıkış yolculuğunu ve turneler boyunca başlarından geçen olayları konu alıyor. Oyun içinde oyun kurgusundan hareketle yazılan Kumpanya oyununda seyirci Anadolu seyircisi için sahnelenen oyunları da izleyebiliyor. Ferhan Şensoy’dan Lüküs Hayat’a, Keşanlı Ali’den Ionesco’ya kadar pek çok farklı tiyatro oyunu seyirciyle buluşuyor.


Eda: Müzikli, eğlenceli, kimi zaman duygusal tam bir yaşam komedisi diyebileceğimiz bir oyun oldu Kumpanya. Canımız Işıl Kasapğolu ve Semaver Kumpanya’daki dostlarımızla özlememizi Kumpanya ekibinin adını Semaver Kumpanya koyarak birazcık söndürmeye çalışıyoruz. Yani ne yaşıyorsak seyirciyle de o sahicilikte paylaşmaya çalışıyoruz. Bu arada Kumpanya oyununda Fatih de oynuyor. Tam bir kumpanya işi oldu Kumpanya desek yeridir. Öldürmek üzerine Kısa bir oyun ise, Fatih’in Max Aub’un Örnek Suçlar” kitabından uyarladığı bir oyun oldu. Bu oyunla Kieslowski’nin “Öldürmek üzerine kısa bir Film” ine de selam çakıyoruz aslında.


Fatih: İngiliz yönetmen Ken Loach şöyle diyor ki “Dünyanın nasıl işlediğini anlamanın en iyi yolu, şüphesiz ölümlerin muhasebesini tutmaktır”. Öldürmek üzerine kıs bir oyun ölüm, cinayet, yok etmek üzerine tam bir kara komedi diyebiliriz. Ben de oyun sürecine şarkılarla ve gitar çalarak yani müziğin kelimelerin üstüne çıkan ifade şekliyle eşlikçi oluyorum.


Eda: Biz Öldürmek üzerine kısa bir oyun ile öldürmek ve cinayet kavramlarını koca bir sistem ve tarihin izleğinde bakarak farklı biçimlerde yorumlamaya çalışıyoruz.
Fatih: Sevgili Kürşat’ın oyunu Hiçbir yerdeki adama gelince bizim de çok heyecanla beklediğimiz bir proje. Kürşat Londra’da tanıştığımız ama İstanbul geçmişinde pek çok ortak tanıdığımız olan çok kıymetli bir oyuncu. Onun da ilk oyun projesinin “Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası”nda olması bizleri çok ama çok mutlu ediyor. 


Eda: Beraber üretmek, beraber yoldaşlık etmek ve beraber hikayeler anlatabilmek bizim için hayatı çok anlamlı kılıyor. Bu noktada Kürşat’ın Tiyatro haftasındaki varlığı bize de devam edebilme cesareti veriyor. Sevgili Özer Arslan rejisi ve Anıl Can Beydilli rejisiyle modern bir Türkçe metin yorumlamasını hep beraber izleyeceğiz.


Tiyatro haftasında yer alan stand-up gösterisi ve söyleşi hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu etkinliklerin tiyatro haftasına katkıları nelerdir?


Eda: Sevgili Suat Eroğlu Türkiye’de kısa filmiyle ödül almış sinemayı bir varoluş ve ifade biçimi olarak seçmiş çok üretken bir arkadaşımız. Biz Suat ‘la bundan iki sene önce Mevsimlik Oyuncular Tiyatro atölyesinin ilk öğrencisi olarak tanıştık. Oyuncuları anlamak için oyunculuk dersleri almak isteyen bir yönetmen olarak gelip Stand up gösterileri yapmaya evrilen bir sahne üstü deneyimi yaşadı.


Fatih: Suat’la konuşurken Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası adını verdiğimiz bu haftada bizim eski öğrencimiz olarak yer alması fikrinin heyecanını yaşadık. Bu haftada Suat’ın desteği ve varlığı bizim için de çok duygusal bir paydaşlık oldu.


Eda: Söyleşide, bizim için hocaların hocası, tam bir guru olan Tilbe Saran’ın varlığı o kadar büyük bir motivasyon ki. Ben de Fatih de Tilbe Saran’ın hem öğrencileri hem de sonrasında beraberce aynı sahneyi paylaşma şerefine nail olduğumuz meslektaşlarıyız. Ondan hem insan olarak hem de tiyatrocu olarak o kadar çok şey öğrendik ki. Ondan öğrendiklerimiz bizim de burada rehberimiz oluyor.


Fatih: Tilbe Hoca’yla kısacık bir sohbet bile bizim için her zaman hayata dair bambaşka bir bakış açısı yakalamaya olanak sağladı. Biz bu sohbeti en çok da kendimiz için istiyoruz. Onun göç ve tiyatro olgusuna baktığı yer eminim ki bizim göremediğimiz yeni bir kapı aralayabilecektir.
Eda: Philip Arditti ise buradan, RADA gibi çok önemli bir okuldan mezun. Sheakespeare Globe, National Theatre, Royal Court gibi çok önemli tiyatrolarda rol almış , hem hayranlıjk uyandırıcı bir oyuncu hem de bir tiyatro üreticisi. Onun buradaki deneyimi ve göçmenlikle kurduğu ilişki en temelde biz de çok merak ediyoruz.


Fatih: Philip Türkçeye çevirdiği tiyatro oyunları ile de tiyatronun İngiltere Türkiye arasındaki köprü gören üreticilerinden diyebilirim. Tilbe Hocayla da eski bir dost olmaları eminim Eda’nın moderatörlüğünde, bizim için de yanıtları merak edilen sorularla birleşince eminim çok güzel bir sohbete dönüşecektir.


Mevsimlik Oyuncular'a katılan öğrencilerden aldığınız geri bildirimler neler? Kursun onların yaşamlarında nasıl bir etkisi oldu?


Eda: Biz atölyemize katılan öğrencilerden genelde siz de bize yepyeni bir soluk oldunuz yorumları duyuyoruz ki bu her şeyin üstünde.
Fatih: Atölyemizde devamlılığı esas kılıyoruz. Çünkü düzenli olarak derslere devam ettiklerinde, onlar da kendilerini sınırladıkları ve sıkıştıkları alanları fark edip , o ördükleri duvarlarını tek tek yıkmaya başlıyorlar. Ve aslında pek çok şeyi yapabildiklerini gördükçe de kendilerine şaşırıyorlar.


Emir Buran’ın şan eğitmenliğinde eğitime katılması, kursa nasıl bir farklılık kattı?


Eda: Emir bize Londra’nın kazandırdığı her şeyden önce çok değerli bir dostumuz. Onun ne denli donanımlı olduğunu biliyorduk ve o da her zamanki cömertliğinde elinde eteğinde olanları bizimle paylaştı.
Fatih: Şan eğitimi tiyatronun olmazsa olmazlarından gerçekten. Emir Hocanın varlığıyla biz de hem Kumpanya’da hem de Öldürmek üzerine kısa bir oyunu müzikli hale gtirmeye cesaret edebildik. Hepimiz için sınırları açtı diyebilirim. 


Hem oyuncu hem de eğitmen olarak, öğrencilere vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?


Fatih: Onlara hep hikayelerin bizden daha uzun ve köklü bir geçmişi olduğunu söylüyoruz. Ve hikayeleri sahici bir yerden anlatmanın önce bizlerde sonra da seyircide bambaşka bir algı yarattığına inanıyoruz.
Eda: Tiyatroda aynı hikayeye eşlik eden seyircilerin kalp atışlarının ortaklaştığı tespit edilmiş. Öğrencilerimizle bu bilgi üzerinden şöyle konuştuk, düşünsenize herkesin kalbi birlikte koca bir kalp olabiliyor. Her şeyin mümkün olabileceği inanılmaz bir varoluş değil de ne bu? Bunun düşüncesi bile bize hikayelerin eşlikçisi olmaya ve bu yolda öğrenmeye devam dedirtiyor.
Fatih: Bir de öğrencilerimize en çok söylediğimiz cümlelerden biri “umutsuzluğa alışmayın”
Eda: “Ve denemekten ve hata yapmaktan korkmayın. Burası sizin asla yargılanmayacağınız bir yer. Üstünüze giydiğiniz tüm kalkanları ve maskeleri burada çıkarabilirsiniz” cümleleri de bizim derslerimiz de olmazsa olmaz cümlelerimizden.


Gelecek Planları


Mevsimlik Oyuncular için gelecek planlarınız neler? Yeni projeler veya hedefler var mı?


Eda: Bizi Mavi Production’ın sayfasında da yazdık. Savaşların, kötülüğün, katlin olduğu bir dünyada yani çocuklara anlatmaktan çekineceğimiz pek çok şeye şahit olduğumuz bir dünyada biz de her tür anlam kaybına inat, en iyi bildiğimiz şeyi yapmaya devam edeceğiz ve tiyatro ile hikayeler anlatacağız. Çünkü masallar bitince hep birlikte yok olacağız.


Fatih: Kesinlikle masalların ve hikayelerin olduğu bir dünyada hala umut var demektir. Gelecekte neler olacağını bilemeyiz ama hayat bize izin verdiği müddetçe Mevsimlik oyuncularla çoğalmaya ve beraberce hikayelere eşlik etmeye devam etmek en büyük isteğimiz ve her şeye rağmen devam edebilme motivasyonumuz.


Tiyatro sanatının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle genç nesil için tiyatronun önemi hakkında görüşlerinizi paylaşır mısınız?


Eda: Tiyatro halk ağzıyla ifade edersek halden anlamayı mümkün kılabilen en önemli sanat dallarından. Hikayelerin 10 saniyelik akışkan görüntüler olarak tanımlandığı bir dönemde bizler tiyatro ile hikayelerin hayatı anlamanın en kısa yolu olduğuna inanıyoruz. Tiyatro bize insan olmanın ne denli büyük ve sonsuz bir keşif alanı olduğunu sunarken insanın en karanlık yanlarına ve acılarına da bakabilme cesareti veriyor. Tiyatro görünenin ötesinde bir aynalama gerçek bir selfie çekme olanağı sunuyor.

Fatih: Tiyatronun hikayelerin yoldaşlığında insanı anlamlandırmaya çalışması çok kıymetli. Sokakta yaşayan birini ya da acı çeken birini gördüğümüz zaman rahatsız oluyoruz ama o kişiye zoom in yaparak yakından baktığımızda artık onunla yoldaşlık kurup onun gözünden dünyaya yeniden bakıp yargı ve savunma mekanizmalarımızı indiriyoruz.

Eda: Yani tiyatro hikayeye bir karakterle yakından bakarken bizim de kalbimizi büyütüyor, yumuşatıyor.

Fatih: Zoom in kelimesini özellikle kullandım tiyatro özelinde, zira zoom out ‘un in olduğu bir çağdayız.
Eda: Güzel bir tespit gerçekten.
Son olarak, tiyatro severlere ve Mevsimlik Oyuncular'a katılmayı düşünenlere ne söylemek istersiniz?

Eda: Bundan tam 22 sene önce Radikal gazetesi diye şimdilerde olmayan bir gazetede Işıl Kasapoğlu’nun Semaver Kumpanya ile ilgili bir röportajını okumuştum. “Kapımız herkese açık” diyordu. Ve bu cümle benim Ankara’dan İstanbul’a giderek tiyatro hayatımı başlattı. Ben de bugün burada aynı cümleyi söylemek isterim “Mevsimlik Oyuncular Tiyatro atölyesinin kapısı herkese açık”
Fatih: Göç, hayatta kalma mücadelesi, anlam arayışı, boşluk, kendini keşfetme, sosyalleşme, içinde ukde kalan şeyleri şimdi yapma her ne sebeple olursa olsun içinde hissettiğin o kıpırtı çok kıymetli. Çünkü onun anlatmak istedikleri var. Gelin beraberce anlatıp, hikayelerin peşine düşelim.

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.